2004-2005 SEZONU HALKOYUNLARI REPERTUARIMIZ

MİNİKLER (6-12 YAŞ)

ARTVİN,ADIYAMAN,ELAZIĞ,SEĞMEN

YILDIZLAR (12-17 YAŞ)

ARTVİN,ADIYAMAN,SİLİFKE,KIRKLARELİ

YETİŞKİNLER (18 YAŞ VE ÜZERİ)

ARTVİN,KÜTAHYA,BİTLİS,ERZURUM,KARADENİZ,ŞANLIURFA.

Kurs Ücretleri

 

Ana Sayfa

Amacımız     Foto Galeri    İletişim    Repertuar    Eğitmenlerimiz    Çalışma Salonu    Kostüm Temini    Kayıt

 

ARTVİN

 

Doğu Karadeniz bölgesinde bir ilimiz olan Artvin yurdumuzun en zengin folkloruna sahip illerinden birisidir. Yüz ölçümü 7.436 km2 olan ilin yedi ilçesi bulunur. Kuzeyinde Gürcistan, güneyinde Erzurum, batısında Karadeniz sahili ve Rize, doğusunda Ardahan illeriyle çevrilidir. İskitler tarafından kurulduğu sanılan Artvin 1877-1878 deki Osmanlı-Rus savaşından sonra Rusların eline geçmiş ve 1918 yılında kurtulmuştur. Coğrafi bakımdan engebeli bir yapıya sahiptir. Kıyılar çok yağış alır. En önemli akarsuyu Çoruh tur. Hayvancılık, meyvecilik, bağcılık ve tütün üretimi en önemli gelir kaynaklarıdır. Yalnız ve Kaçkar dağları ilin en bilinen dağlarıdır. Yöre folkloru Kafkaslardan, Gürcülerden, Bayburt, Ardahan ve Rize illerimizden  etkilenmiş ve aynı  zamanda geçiş  bölgesi olduğu için bir çok farklı kültürle karşılaşmıştır.

 

En bilinen ve en çok oynanan oyun karakteri Bar ve Horondur. Azeri oyun karakterlerine de rastlanmaktadır. Yörede kullanılan enstrümanların en bilinenleri Davul, Zurna, Akordeon, Dilli ve Dilsiz Kaval, Tulum, Bağlama, Kemane ve Kemençe’ dır. Halkoyunlarında oynanan oyunlar ise şöyle sıralanabilir: Ata Barı (Artvin Barı), Ağır Bar (Şavşat Barı), Sarma, Sarı çiçek, Deli Horon, Orta  Batum, Kız Horonu, Koçeri, Döne, Teşi, Daldalan, Uzun dere, On dörtlü, Deli kız, Atom, Şahlan, Düz Horon, Hemşin, Mendo Barı, Palaska gibi yüzden fazla oyun sayılabilir. Yörenin kendine has kılık kıyafetleri ise şöyledir. Erkekler, Başlarına Kabalak denilen başlık takarlar. İçte yarım, dik yakalı beyaz gömlek vardır. Üste ön tarafı açık elips şeklinde olan Cepken giyilir. Bacak kısmına, potur adı verilen alt tarafı dar olan pantolon giyilir. Ayakta ise Çarık yada Çizme bulunur. Kadınlar, başlarına üzerini altın yada gümüşle süsledikleri yarım Kofi takarlar. İçlerine beyaz gömlek ve onun üzerine yelek giyerler. Altta kalın kumaşlı bol ve topuğa kadar uzanan Şalvar bulunur. Kalın ve parlak kumaştan giyilen Üç etek, bol ve ayaklara kadar uzanan Fistan’ dan sonra ayakkabı olarak giyilen Yemeni ile kostüm tamamlanır. 

Başa Dön

BİTLİS

 

Türkiye’nin doğusunda Doğu Anadolu bölgesi sınırları içinde kalır. Yüz ölçümü 6707 km2 olan ilin kuzeyinde Muş, batısında Batman, güneyinde Siirt ve doğusunda Van illeri bulunur. Genellikle yüksek ve fazla engebeli bir toprak yapısına sahiptir. İlin en önemli yüksekliklerini oluşturan Nemrut ve Süphan dağları volkanik kütlelerdir. İlde iklim, kara iklimi özelliklerini taşır ve serttir. Toplam 303 köyü vardır. M.Ö. 3. yüzyılda kurulduğu sanılan şehrin adının kaynağına ilişkin çeşitli söylentiler vardır. Bir söylentiye göre Büyük İskender, Asya seferi sırasında buradan geçerken doğal güzelliklere hayran kalır ve komutanlarından Badlis’e burada bir kale yaptırmasını emreder. Sefer dönüşü kaleyi görüp beğenen İskender kaleye komutanın adını verir, zamanla Badlis adı halk ağzında Bitlis’e dönüşür. Bitlis’te gelenek ve   görenekler günümüzde de canlılığını korumaktadır. ildeki folklor öğeleri toplumsal yaşayışı yansıtır. Bitlis bir uzun hava yöresidir. Halay çekilirken bile çalgılar susar uzun hava söylenir. Müzik yapılırken daha çok üflemeli çalgılar kullanılır. Zurna, dilli ve dilsiz kavallar, çoban düdükleri çok yaygındır. Davul ve tef vurmalı çalgıların başında gelir. Yörede oynanan halkoyunları genelde Halay ve Bar biçimindedir. Burada halay Berit adını alır. En bilinen halaylar; Alkuşta, Çarşı başı, süzme oyunu, Garzani, Temir ağa, Harkuşta ve Tiringo’dur. Köylerin çoğunda erkekler Şal Şapik denilen bir kıyafet giyerler. Şal şalvarımsı bir pantolondur, Şapik üst bölümün adıdır. Bele kalın kuşak sarılır. Başta Kefiye yada Egol denilen bir poşu vardır. Erkekler ayaklarına Harik denilen keçi kılından yapılmış ayakkabı giyerler. Kadınlar başlarına geçirdikleri Kofi’nin alın kısmına altın dizerler. Merheme adı verilen baş örtüsünün üzerine sarılan Poşu, sol tarafta düğümlenerek aşağı sarkıtılır. Ayrıca Bitlis’li kadınlar burunlarına Hırlek adı verilen altın takı takarlar.

Başa Dön

KIRKLARELİ

 

Marmara bölgesinin Trakya olarak bilinen kısmında bulunan Kırklareli ilimiz, kuzeyden Bulgaristan, güneyden Tekirdağ, batıdan Edirne ve doğudan Karadeniz ile çevrilmiştir. 6500 km2 yüzölçümüne sahiptir. Bölgenin en önemli yüksekliği 1030 metreyi bulan Istranca dağlarıdır. Dezve, Papuç ve Bulanık dere Kırklareli’nin tanınmış akar sularıdır. Yörede Karadeniz iklim tipi kendisini hissettirmektedir. İl merkezi Kırklareli 15. yüzyılda Çelebi Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Topraklarının büyük bir kısmı dağlık olup sadece %25 kadarı tarıma elverişlidir. En çok buğday, çavdar ve mısır ekilir. Ormancılık ve hayvancılıkta oldukça gelişmiştir. Kırklareli Trakya bölgesinin en eski ve kültürel yönden  en zengin  illerinden  birisidir.  Türk  halkoyunları açısından saha alan araştırmaları  sıklıkla  yapılan  bir  ilimizdir. Genellikle karşılama tabir ettiğimiz oyunlara (tavır) rastlanır. Ritm açısından 4,5,7,9 zamanlı ve değişik düzüm şekilli oyunlar görülür. Bölgede 7 zamanlı olan Hora ‘larada rastlanır. Oynanış ve Müzik incelemesi bakımından değişik isimler almaktadır. Bunlar Kasap’lar, Roman’lar Hora’lar vb. gibi. Kırklareli ilinde görülen ve bilinen oyunların isimleri şunlardır: Sülümanaga, Kampana, Ali Paşa, Kız Karşılaması, Eski Kasap, Düz Kasap, Yarım Burgaz, Debreli, Gayda, Takuş, Bilal Oğlan, İzzet Hoca, Kırk Haydut, Sirto, Zigoş, Kara Yusuf, Ahmet Bey, Arabaya taş koydum. Yörenin müzik yapısı ile ilgili olarak şunlar söylenebilir. Genellikle 4,5,7,9 zamanlı müzik yapısı görülür. Aksak olarak kabul edilen 5,7,9 zamanlı usullerde düzüm şekli farklılıklar gösterir. Dizi ve seyir bakımından Yahyalı Kerem, Tatyan, Garip dizilere hakimdir. Enstrümanlar ise Kaba zurna, Meydan davulu, Gırnata (Klarnet), Tef, Cümbüş’tür. Bazı kesimlerce kabul edilmese de Keman, Akordeon, Ud zamanla yerini almıştır. Erkek giysileri; mavi, açık kahverengi, Krem ve lacivert ağırlıklıdır. Baş için Fes ve Fes Dolağı (Çevre) kullanılır. Gövdeye, Gömlek (Mintan, Göynek), Camedan, Kartal Kanat giyilir. Bel kısmında Kuşak ve Peşkir bulunur. Alt kısma paçaları dar kaşe Potur, ayağa Yemeni, Çarık ve yün çorap giyilir. Boyun dolağı, Pekşir, Köstek, Sallama (mendil) ise aksesuar olarak kullanılır. Yörede Kadınlar ise; Baş için değişik renklerde Krep, gövdeye Göynek, kollu yada kolsuz Cepken, alt kısımda ağı düşük şalvar ayaklara ise Yemeni, Çarık ve yün çorap giyerler. Aksesuar olarak Altın, Yüz görümlük, Yağlık, Sallama (mendil) ve Uçkur kullanırlar. Kadın giysileri mor, kırmızı, açık mavi ve pembe renk ağırlıklı olur

Başa Dön

KÜTAHYA

Zeybek oyunlarımızın en zengin bölgelerinden biri olan Kütahya yöresi oyunları,kahramanlık,yiğitlik ve kendine güveni sembolize eder.Kütahya ili geleneksel halkoyunları yönünden diğer Ege illeri gibi “Zeybek Oyunları” bölgesinde yer alır. Zeybek oyunlarının çoğu erkeklerce oynanır.Çeşitli bölgelerde karma da oynanabilmektedir. Zeybek oyunlarında figür olarak kartalların konduktan sonraki ve kalkışları sırasındaki sekişleri simgelenmektedir. Zeybek oyunları çalgılara göre de değişmektedir.Ancak daha çok davul-zurna,saz-bağlama eşliğinde oynanır. 

Başa Dön

 

ADIYAMAN

 

Adıyaman Halk Oyunları kadın ve erkeğin yan yana yer aldığı bir karografiye sahiptir. Bu da Adıyaman Halk kültüründe kadının rolünü göstermesi açısından oldukça mühimdir.Düz oyun :  Fırat kenarında yanında çeşitliliği adamın kızına aşık olan, fakat kızı alamayan ve sevdasından hastalanan bir gencin serüvenlerini konu alır. Oyuna Davet: Düğünlerde gençlerin birbirlerini oyuna davet etmelerini konu alır.Hasat Oyunu : Ailece ekin biçen ve hasattan sonra yakınlarını ziyaret ve şölen düzenleyen çiftçi ailesini konu alır.Kımıl oyunu:Kımıl (Süne)  haşerenin ekinlere zarar vermesi sonucu meydana gelen kıtlığı ve halkın kımılla mücadelesini canlandırır.Göçer oyunu: Hayvancılıkla uğraşan bazı köylülerin yaz aylarında yaylalara göç etmelerini ve burada başlarında geçenleri canlandırır. Helli can : Helli adlı bir bey kızı ile rüyasında gördüğü ve daha sonra var olduğunu öğrendiği Can adlı gencin evlenerek mutlu olmalarını konu alır. Ağırlama: Düğünlerde yaşlı, ağırbaşlı ve hatırı sayılır kimselerin ağır ve gösterişli bir tempo ile oynadıkları oyun. Hallaç Oyunu: Pamuk atmaya gittiği evin kızına aşık olan bir hallacın serüvenini anlatır. Türkan: Sevdiği gencin dışında birine verilen Türkan adlı bir kızın yolda müsaade alarak iki rekat namaz kılıp ölmesi olayını canlandırır. Dingi : Güzel ve güçlü bir kızın ding  ding şeklinde ses çıkararak bulgur dövmesi sırasında aşık olan gencin hikayesi canlandırılır.Barış: Birbirilerine düşman aile yada aşiretlerin barışmalarını canlandırır.

 

Başa Dön

 

ELAZIĞ

ELAZIĞ HALK OYUNLARI

            Elazığ Halk Oyunlarını, oyun bölgelerinden ”Halay Bölgesi” içinde ele almak gerekir. Elazığ oyunları içinde "Bar" özelliği gösteren oyunlar varsa da bunlar çok azdır.

        Elazığ Halk Oyunları “Halay Bölgesi" içinde hareketlilik açısından diğer il ve bölgelere göre ağır ve estetiktir. Az miktarda, çok hareketli oyunlar da vardır. Oyun tempolarını incelediğimiz zaman bu özellik hemen göze çarpmaktadır. Oyunlar "Halay Bölgesindeki diğer oyunlara nazaran müzik ve oyun figürleri açısından ayrıcalık gösterir. Öyle sanıyoruz ki, bu ayrıcalık Elazığ Halk Müziğinin, daha ziyade Türk Sanat Müziğine yatkın olmasından ve müziğin klasik sazlarla icra edilmesinden ileri gelmektedir. Müzikteki bu ayrıcalık, oyun müziklerinin zengin bölümlere sahip olmasında, oyunlarda ise zengin figürlere sahip olmasında gözlenmektedir. Ayrıca her yörede görülmeyen, her oyun formuna (figürüne, kalıbına) karşılık bir müzik formunun bulunması da kayda değer bir durumdur.

            Elazığ Halk Oyunları, genel olarak "tatlı sert" bir karaktere sahiplerdir. Erkek oyunları biraz daha sert ancak estetik, kadın ve kız oyunları ise biraz daha yumuşak ve tatlıdır. Komşu vilayetimiz olan Diyarbakır’ın halayında görülen sertlik, Elazığ halayında mevcut değildir. Ondaki sertlik ve figür azlığına karşılık, diğerinde (Elazığ Halayında) tatlı sertlik ve figür zenginliği şeklindedir.

            Altmışa yakın Elazığ oyunu vardır. Ancak, bugün yaşayan oyunların adedi yirmi - yirmi beş kadardır. Bu oyunların birkaç tanesini oynanış biçimi ve özellikleriyle birlikte anlatacağız.

Çayda Çıra Oyunu     Bu oyun, Elazığ’ın Harput Bucağından derlenmiştir. Oyun "Mumlu Dans" namıyla dünyaca tanınmaktadır. ”Çayda Çıra” oyunu hakkında çeşitli efsaneler vardır. Ancak, bunlar dilden dile dolaşan çeşitli halk masallarına benzemekte ve diğer şehirlerimizde anlatılan efsanelerin bir varyantı ya da değişikliğe uğramış bir şekli olarak anlatılmaktadır.

            Oyun, orijini itibariyle aydınlatma amacı güdülerek ortaya çıkmıştır. Araştırmamızda halk arasında söylenen çeşitli efsaneler tespit ettik. Bunlardan bir örnek: Efsaneye göre Hazar Gölü kenarında bir köyde birbirini seven iki genç, gizlice buluşmaktadırlar. Erkeğin buluşma yerine gidebilmesi için gölü yüzerek geçmesi gerekmektedir. Buluşma gece olduğundan, kız çıra (Dındik) yakarak gence yerini belli etmektedir. Genç ise, ışığa doğru yüzmekte ve böylece sevgililer buluşmaktadır.

            Bu durumu sezen kızın babası, buluşmanın yapılacağı bir gün erkeğin yüzerek gölün ortalarına geldiği sıralarda çırayı söndürür ve genç sevgilinin gölde boğulmasına sebep olur. Bunu fark eden kız da kendini suya atar, o da kaybolur.

            Bunun üzerine bütün köylü toplanarak ellerindeki "Çıra" larla iki sevgiliyi aramaya başlarlar. Efsaneye göre, bu olay üzerine ağıtlar yakılmış, türküler söylenmiş ve çıra ile arama olayı oyunlaşarak günümüze kadar gelmiştir. (Benzer bir efsane de Van yöresindeki “AHTAMARA” efsanesidir.)

            Altınova'da yapılan görkemli bir düğünde geleneksel bir biçimde çay kenarında kurulan düğün meydanında çıralar yakılmış, "somat"lar kurulmuş ve düğün bütün coşkusuyla devam etmektedir. Bu sırada ay tutulunca, evlenen gencin annesi olan Pembe HAN tabaklara çıralar, mumlar diktirip gençlerin ellerine vermiş ve önde kendisi olmak üzere yürüyerek düğün meydanına, görkemli bir biçimde girmişlerdir. Bu buluşun mükemmelliği karşısında aşka gelen "Zurnacı Başı”, ellerindeki tabaklarla ortalığı bir anda gündüze çeviren, bu kalabalığı karşılayarak, gelenlerin ayak hareketlerine uygun bir müzik çalar. Kendisine eşlik eden kırk davul kırk zurna ile ortalık inlemeye başlar, böylece "Çayda Çıra" oyununun melodisi ortaya çıkmış olur. Bu olay gelenek halini almış ve çayda çıra oyunu günümüze kadar oynanıla gelmiştir."

            Eskiden kaç-göç olmadığı için, kız-erkek karma oynanan bu oyun, günümüzde karma oynandığı gibi, ayrı ayrı da oynanır. Oyunun 200-300 yıllık bir mazisi olduğu söylenir. Oyun Elazığ’ın her tarafında bilinir ve oynanır. Hatta, son zamanlarda Elazığ dışına da taşarak Malatya ve Diyarbakır'da da çeşitli şekillerde oynanmaya başlamıştır.

            Çayda Çıra oyunu sürekli olarak kendi melodisi ile oynanır. Ancak oyunun başlangıcında "Şirvan" ya da “Gelin Ağlatma Havası" denilen bir melodi çalınır. Bu oyunun melodisi ile başka bir oyun oynanmadığı gibi, bu oyun başka bir melodi ile de oynanmamaktadır. Oyun 10/8 lik usulde, “Şirvan” makamındadır. Orta çabuklukta bir oyun olan çayda çıra, en az dört-beş kişi ile yürütülür. Arka arkaya dizilerek bazen tekdizi, bazen de daire şeklinde oynanmaktadır. Halay sınıfından çok, dini bir raksa benzemektedir. Taklitli bir oyun olmayan "Çayda Çıra", usul itibariyle başladığı gibi bitmekte ve usulde bir değişiklik olmamaktadır. Hem açık, hem de kapalı yerlerde oynanır. Güvey ya da gelin misâfir önüne çıkarılırken ve de "güvey gezdirmesi" geleneği yerine getirilirken oynanır.

            Tüm oyunlarda başta oynayana kolbaşı, sonda oynayana sonbaşı ya da poçik denir. Sadece halay oyununda "Halaybaşı" ve "Halaysonu" adları kullanılır. Oyunun aracı çift tabak ve içerisindeki üçer mumdan ibarettir. Oyun yürütülürken “Heey, Teey, Tey” diye nara atılır. Elazığ'ın yörelerinde delikanlıya "Gakkoş" adı verilir. Oyun düğünlerde, dini ve milli bayramlarda oynanır.

Avreş Oyunu  "Berber Yaşar" adıyla da tanınan bu oyunun, Elazığ dışında herhangi bir yerde oynandığına rastlanmamıştır. Oyunun kaynağı Harput'tur. Eskiden asker sevki çok olan Elazığ ve Harput' ta, askeri hareketlerin taklidi ile ortaya çıkan bu oyun, Elazığ'ın her yerinde oynanır. Oyunun elli-altmış yıllık bir geçmişi olduğu söylenmektedir. Bugün davul ve klarnetle çalınan bu oyunun müziği eskiden zurna ile çalınır ve oynanırdı.(Bugün birçok dağ köyümüzde ve birçok Alevi köyümüzde hâlâ zurna çalınmaktadır.) Esasen Harput'a klarnet girmeden önce düğünlerin baş sazı zurna idi. Ancak Türkiye'ye girdiği anda Harput’ta da kullanımı başlayan klarnet zurnayı büyük ölçüde etkileyerek etkinliğinin azalmasına neden olmuştur.

            Avreş oyununun türküsü, yoktur. Bu oyunun melodisi ile başka bir oyun oynanmadığı gibi, bu oyun başka bir melodi ile oynanmaz. Oyun müziği önce 6/8 lik usûlde ve ağır tempoda, sonra 4/4 lük usûlde ve hızlı tempoda oynanır. Makamı İbrahimiyye dir. Tek sıra dizilmek suretiyle oynanan bu oyun bazen de sağa sola dönmek suretiyle icra edilir. Oyunun öyküsü olmayıp, oyun figürünü teşkil eden hareketler, daha çok ayaklarda toplanmış, kısmen de başla yapılmaktadır. Vücudun tabiî hareketlerini ihtiva eden oyun figürleri ile, asker hareketleri taklit edilmektedir. Oyunda "ha-ha, hey-hey"diye nara atılır. Bu oyun daha ziyade asker uğurlâmalarında ve düğünlerde oynanır.

Halay Oyunu    Harput Halayı da denilen bu oyunun varyantları, “Palu” varyantı, İngüzek’te “Karaçor" denen oyun, Ağın’da “Düz Halay”, Baskil'de Halay, Sivrice'de "Düz Haley” dir.

            Oyunun kaynağı Harput’tur ve 200-300 yıldan beri, gençler ve yaşlılar tarafından zevkle oynanmaktadır. Oyun müziği önce 2/4 lük ve "zazaki" denilen figürde 6/8 lik usûlde çalınır, makamı İbrahimiyye'dir. Oyun, avuç avuca kenetlenip tutunmak suretiyle tek dizi halinde oynanır.

            Oyunun figürleri ayaklarda toplanmıştır. Daha çok asker uğurlamalarında ve düğünlerde oynanmaktadır.

Bıçak Oyunu   Oyun merkez ilçeye bağlı Hankendi (Hanköy) Bucağı'ndan derlenmiştir. Oyunun asıl kaynağı belli değildir. Bıçak oyunları Türkiye'nin hemen her bölgesinde değişik şekillerde görülmektedir. Erzurum'da “Hançer Bari”, Karadeniz Bölgesinde de bıçaklarla çeşitli horonlar oynanmaktadır. Davul ve klarnet eşliğinde oynanan bu oyun türküsü yoktur. Başka bir melodi ile oynanmadığı gibi, bu oyunun melodisi ile de başka bir oyun oynanmaz.

            Oyun, 9/B lik usûlde ve "İbrahimiyye" makamındadır. İki erkek, bir kadın ya da kadın kılığında bir erkek olmak üzere üç kişi. ile oynanır. Bar özelliği de göstermektedir. Oyun el ve ayak hareketlerinden oluşur. Taklitli bir oyun değildir. Müzik aynı ölçüyü sürekli takip eder. Usûlde bir değişiklik olmaz. Mutaassıp yerlerde kızlar ve kadınlar düğün alanına giremezler; oyunu damdan veya uzak yerlerden seyrederler. Bu yüzden oyunun seyri değişir.

            Oyun araçları, oyuncuların ellerinde bulunan ikişer bıçaktır. Oyuncular bunlarla figürler yaparlar. Bıçak aralarından geçer, göğüse doğru sallanır. Oyun düğünlerde oynanır, türküsü yoktur.

Kılıç Kalkan Oyunu  Eski oyuncular tarafından oynandığı duyulmuş, fakat görülmemiştir. Oyun müziğinin notası olduğundan, müziği hakkında bilgi edinmek kolaydır. Kaynak kişilerden Tahsin AYIK kendisiyle görüştüğümüzde, bu oyun hakkında şunları söylemiştir: "Bu oyunu oynayanları gördüm. Bunlar yaşça bizden daha büyüklerdi. Kılıç ve kalkanları olmadığından ellerindeki sopaları kılıç, ayakkabılarını kalkan yaparlardı. Sahip çıkılmayan bu oyunumuz maalesef iptal oldu. "

Delilo Oyunu  Harput'tan derlenen bu oyuna "Derilo", "Delilo" gibi adlar verilmektedir. Bu oyun halay bölgesinin hemen her yerinde, birbirine benzer özelliklerle oynanmaktadır. Asıl çıkış kaynağı konusunda bir yargıya varmak mümkün değildir.

            Delilo oyununun 150-200 yıllık bir oyun olduğu söylenmektedir. Oyun, türkülü bir oyun olup, davul ve klarnet eşliğinde oynanır. Oyunun türküsü oyuncular tarafından söylenir. Bu oyun, başka bir oyun melodisi ile oynanmaz, bu oyun melodisi ile de başka bir oyun oynanmaz. 4/4 lük usülde müziği olan oyun, çevre illerdeki "Delilo" oyunlarından biraz daha ağırdır.

Başa Dön

 

SİLİFKE

 

 

Anadolu'nun güneyini  çevreleyen Torosların süsüdür "SİLİFKE".Tarihin, kültürün, denizin, güneşin, dağların, obaların diyarı. M.Ö. 300 lü yıllara varan yerleşkesi ile nice uygarlılara yurtluk etmiştir."Klikya" olarak anılan bölge içerisinde tarihteki yerini almış ve belirlemiştir.Selçuklu devletinin kuruluşundan itibaren, Türkmenlerin en önemli yerleşim alanlarından biri olmuştur. Burada yeleşen Türkmenler "Teke Türkmenleri" olarak bilinir ve üzerinde yaşadıkları yarımada da bu ad ile anılır. Bu coğrafyada yaşayan insanların bir adıda "Yörük" tür.Yörükler belirli bir çevre içerisinde mevsim ve şartlara göre göç ederler. Oba ve yaylaların getirdiği kültür zenginliğini yaşar ve yaşatırlar. Anadolu'nun en renkli kültür dağarcığı, sıcak iklim kuşağına rağmen en hızlı olarak bu bölgede yaşanır, yaşatılır. Bölge kaşık oyunları, zeybekler ve semahları ile bilinir.Ritm çok önemli ve akıcıdır. Türkmenler, Avşarlar, yörükler ve Aleviler (tahtacılar olarak anılır)  hayatlarını türkülerle, danslarla anlatırlar. Bunların yanında eski toplum ve inanışlara bağlı olarak "Şamanizm"in felsefesi yörede gelenekler arasına girmiş ve folklor etkisi ile yaşatılıp günümüze farklı konular ile taşınmıştır. Oyunlar çok hareketlidir, kısa aralıklı ritimler çoğunluktadır. Buda oyun ve figürlerdeki akıcılığı ve beceriyi ön plana getirir. Çoğu oyunda oyuncular ritme ellerinde ustalıkla kullandıkları tahta kaşıkları  kullanarak katılır. Akdeniz ve Ege'nin karakteri olarak bu yörede de oyuncular ferdi olarak dansa katılır, tutuşma yoktur.

Oyunlar beş ana guruba ayrılır. Teke etkili Kaşıklı oyunlar, Mengiler, Zeybekler, Semahlar ve Seyirlik oyunlar. Yöredeki tüm kaşık ve zeybek oyunları türkülüdür. Bu türküler ve dolayısı ile beraberindeki oyunlar konuludur. Aşkı, sevgiyi, hüznü, neşeyi, insanı ve yaşananları, olayları anlatan temalar, bereket ve üretim etkili temalar ve doğa-çevre ile ilintili temalar oyunların ve türkülerin esin kaynağıdır.

Yörede oyunlar 2/4 - 4/4 ve 9/8 ritmlerle  oynanır.Enstrüman olarak müziğe klarnet,kaval, keman, kemane, bağlama, cura ve davul eşlik eder. Yörede kullanılan davul özellik arzeder. Eskilerde kullanılan kare biçimli ve tahta kama gergili davullar yöreye aittir, ancak günümüzde kullanılmamaktadır. Klarnet ve keman gibi batı kökenli enstrümanlar bazı diğer yörelerimizde olduğu gibi geç Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde ki etkileşimler ile yöreye girmiştir.

 

OYUN İSİMLERİNDEN BAZILARI

Silifke Yöresinde; Yayla Yolları, Sallama, Türkmen Kızı, Silifke'nin Yoğurdu, Keklik, Gerali, A Kızım Sana, Mandilli, Tımbıllı, Gelin Okşaması, Zeytin Dalları Zeybeği, Tek Zeybek, Portakal Zeybeği, Kıbrıs Zeybeği, Çaya Vardım Zeybeği, Köroğlu Zeybeği gibi oyunlar en bilinen ve oynanan oyunlarıdır.

Başa Dön

 

ERZURUM

 

ERZURUM BARLARI:

Baş Bar, Tikine Barı (Dikine Bar), Sekme Barı, Hoşbilezik Barı, Kürdün Yaymanı Barı, Daldalan Barı, Aşırma Barı, Dello Barı, Nari Barı, Kürt Barı, Temirağa Barı, Bitlis Barı, L'vik Barı, Hozan Dağı Barı, Tortum Barı... Her birinin ayrı havaları ve bazılarının türküleri vardır. Adların sonundaki Bar kelimesi birliktelik anlamıyla sadece dans demek olduğu için bu oyun adları, mahallinde eksiz olarak bazen kısaca da kullanılırlar: Hoşbilezik, Sekme gibi. Kimisi de Anadolu'nun başka taraflarında Halay, oyun ekleriyle vardır: Düz Bar, Düz Halay, Düz Oyun, Düz Horan gibi ki, tertipçe aralarında bölge uzaklığı nispetinde hasıl olmuş görülen farklara rağmen geçmişteki şekil birliğini buluşturmak üzere karşılaştırılarak incelenmeleri de doğru olur. Yani "genel olarak" oyun anlamındaki ek tabirler birer genel etiket olup dil modaları halinde geç asırlarda becayişe uğramışlar, meselâ Düz Yallı, Düz Raks denildiği bile olmuştur. Buna göre bütün eklerin yerini günün birinde "dans" etiketi tutarak meselâ Düz Dans denilebileceği akla gelir. Bütün önem özel adlarda ve onların etimolojilerindedir. Bazı çeşitlerin geç yüzyıllardaki Türk tertiplerinden olduğunu adlardan anlamak herkes için kolaydır. Meselâ, Temur Ağa Barında Temurtaş Paşa'nın adı yaşatılmıştır. Bu paşanın ünü cidden çok müessir (etkili) bir şekilde Erzurum folkloruna sinebilmiş görünüyor. Paşa'nın Telli Nig'r isminde bir gözdesi varmış ve hakkında şöyle demiş:

Demirim, aslım Türk işi
Seninle kuram savaşı
Koy Nig'r'ı kurtar başı
Git Köroğlu kıymam sana

Elbet Köroğlu'nun da cevabı hazır, o da söylemiş, söylemiş de neticede dayatıvermiş; "Koymam sana Nig'r'ı Temurtaş Paşa". İşte bu söz çarpışması kılıçlarla dans halinde oynanır. Hançer Barı da dilber bir kadın için döğüşen iki sevdalının hikâyesiymiş.

Görülüyor ki dikkatle derlenmesi gerekecek oyun rivayetleri "yalnız Artvin'de 60'tan fazla oyun çeşidi yaşadığı" gibi günlük rakamlara inhisar etmemektedir. Menşe rivayetleri daha sabit kalabileceği halde, aynı Artvin'de meselâ üç yüz yıl önce belki de 300 oyun çeşidi bile vardı! Menşe rivayetleri yaşatıcı manevi gücüyle tarihle de bazen beslenebileceğine göre, bu işin üzerine düşülmelidir. Her yerin oyun sayıları yıldan yıla azala azala günün birinde maazallah (Allah saklasın) sıfıra müncer olmasın. Şimdiki halde Erzurum oyunda en zengin ve gürbüz kalan bölgelerimizden biridir.

Bütün davul zurnalı Türk sıra oyunları gibi Erzurum'dakilerin de ana örnekleriyle Horasan tarafından ilk sahipleri elinde gelmişliğini en başta "aksak tartımlar" yüz yıllardır davul zurnalarla haykırıp durmuş, oyalı adımlar her inancı topraklara işleyip sindirerek mıhlamıştır. Bunların tümüne birden ister Bar de, ister Halay de, ister Alay, Yallı, Depki, Horan, Raks, Oyun yahut Türkçe'nin en alt tabakasında yatan Büyi'yi diriltebilerek öyle de, bunlardan her hangi birisi "genel etiket"ten başka bir şey sayılmayacaktır. Hoşbilezik Oyunu desen de olur, Hoşbilezik Dansı desen de olur. Karslılar hoş bir yol tutmuşlar: Bar, Halay, Yallı, Oyun, Horan etiketlerinin hepsini kullanıyorlar. Esasen bar denilince sadece Sıra oyunu gibi inhisarlı (sınırlandırılmış) bir mana anlaşılmaz. Kelime, dans demektir. Erzurumlular raks dememek ve oyunun ikinci anlamlarındaki iltibasa (karışıklığa) meydan açmamak üzere Bar etiketini tercih ettiler. İlk fatihlerin bütün Türk dünyasındaki en eski göreneğe göre "büyi" demiş oldukları pek tabiî idi. Anadolu'nun en eski Türkçe metinlerinde XVI. yüzyıla kadar bu tabir ve büğmek (raksetmek) fiili vardır. Şimdiki bükmek, bükülmek fiilleri asılda aynı şeydi her halde.

Erkek Barları arasında taşradan gelmeliği anlaşılan (fakat yerli zevke göre düzene çekilmiş olan) Tanzara, Köçeri (Koç eri), Köroğlu gibi çeşitler de yer aldığı gibi, çoğu türkülü olan bölge kadın oyunları da gelenektendir: Üçak, Kosalama, Tatyan.

Çoğunlukla bilinip en çok oynanan Barlar, Hoşbilezik, Dello, Timurağa, Hançer Barı, Köçeri ve Köroğlu'dur. Bunlardan Köroğlu kılıçlarla oynanır. Hançer Barı ellerinde hançer bulunan iki kişi tarfından yürütülür: Bazı marifetli oyuncular sekiz on hançerle, hem de her parmağında bir bıçak döndürerek oyun gösterirlerdi.

Sabit tertipli her sıra oyununun bir değişmezliği bulunduğu halde, figür ve hareketleri zamanla ufak tefek katım veya kesintilere uğramış, çocukluktan ihtiyarlığa kadar bu küçük değişimler gözle görülüp zamanımızda anlatılmış geçen yüzyıllar adına da bu bilgiden istintaçlarda (sonuç çıkarmalarda) bulunulabilmiştir. Bilhassa başka şehirlere yayılışta her sıra Barı daha da farklı haller edinmiştir. Öyle ki, meselâ Erzurum'daki Hakk'ri Barı'nı oradan gelme saymaktan ziyade Erzurum'un oraya ismen bir ithafı addetmek daha doğru olur .

Barlar düğün, millî bayram, Hıdırellez, Nevruz gibi günlerde, hafta tatillerinde, özel gece toplantılarında oynanır. Şehrin Köşk, Abdurrahman Gazi, Kavak, Cirit Meydanı gibi mesire yerlerinde yazın bu Barları çevirenler sık sık görülür. Köşk'te hemen her gün Kavak'ta eskiden cumaları, şimdi Pazar günleri, ziyaret günleri Türbe'de aşağıdaki dere boyunda takım takım oyuncular görülür. Öyle ki, bazen on, onbeş davul zurnanın yer yer çaldıkları duyulur. Birkaç oyundan sonraki fasılada (arada) davulcu, davulu yere yatırıp kucağına alarak parsa toplamağa bakar. Deri üstüne önce oyuncular para atar, sonra seyircileri dolaşır. Eğer birisinin şerefine oynamışlarsa, parayı o kimse verip, oynayanlarla seyirciler artık bir şey vermezler.

Barlar, Erzurum'a civar vilayetlere hemen tamamen geçerek, nispeten kolay öğrenilenleri oralarda revaçta kalabilmiştir. Bunların başta gelenleri Hoşbilezik, Dello ve Timurağa'dır. Civar şehirler arasında en çok Dello ve Köçeri rağbettedir. Bunlar oralarda hem daha kalabalık sıralarla, hem de farklıca figürlerle yürütülürler.

Dello ile Timurağa bir ara ihmale uğrar gibi görünmüşlerdi. Fakat, Meşrutiyet'ten sonra tekrar parladı. Öbürlerinden fazla gün görür oldular. Balkan Harbi, I. Dünya Harbi ve Mütareke yıllarının türlü gaileleri (sıkıntıları) arasında heves ve neşe, tabiatiyle kırıldığından oyunlar epey ihmale yüz tuttu. Oyuncular hayli azalmıştı. Böyle zamanlarda oyun cephedeki asker arasındadır. Her hangi en küçük dinlenmenin fırsatını kollayan Erzurum delikanlıları Barlarını çevirerek ruhlarını dinlendirmeye can atarlardı. Düğünlerde oyunu idare edecek Barbaşılar o yıllarda güç bulunur olmuştu. Düğün sahibi mevcutları araştırıp hususi davet ve ricalarla güçlükle düğün yerine getirtebilirdi. Yarım asır öncelerin ünlü barbaşıları hâlâ yaşlılarca ad ve hüviyetleriyle anılıyorlarmış. İstiklâl Savaşı'nın taze sevinci ve zaferlerin neşesi Barları yeni baştan canlandırdı. Cumhuriyet devrinde rağbet daha da arttı. Hevesliler, oyunlu müsamereler çoğaldı. Ankara'nın ora oyunlarına ilgi gösterir olması ve festivallerde kazanılan derecelerin üstelenmesi canlanışı büsbütün körüklemişlerdir.

Aşşahdan Gelirem (aşağıdan geliyorum), Kavak, Çift Beyaz Güvercin, Atın Üstünde Eğer ve Bir Taş Attım Çekile gibi türkülü kadın oyun çeşitleri ile, erkeklerin Sekme ve Aşırma adlıları gibiler yine başkadır, Bar değillerdir.
 


Başa Dön

Ana Sayfa

Amacımız     Foto Galeri    İletişim    Repertuar    Eğitmenlerimiz    Çalışma Salonu    Kostüm Temini    Kayıt